#Ekosistem Çeşitliliği
Explore tagged Tumblr posts
Text
Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Koruma: Gezegenimizi Nasıl Koruyabiliriz?
Gezegenimizi Nasıl Koruyabiliriz? Biyolojik çeşitlilik, genetik farklılıklara sahip canlı türlerinden oluşan ve değişik işlevlere sahip çeşitli ekosistemlere dağılmış olan sayı ve tür bakımından zengin canlılar topluluğunu ifade eder. Genetik çeşitlilik, tür çeşitliliği ve ekosistem çeşitliliği olarak üç temel bileşenden oluşur. Türkiye, bu üç bileşen açısından oldukça zengin bir ülkedir ve bu…
#Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Koruma: Gezegenimizi Nasıl Koruyabiliriz?#Biyolojik Çeşitlilik#Çevre Dostu Uygulamalar#cevre kirliligi#Çevresel Politikalar#Doğal Afetler#doğal seçilim#Eğitim ve Farkındalık#Ekosistem Çeşitliliği#Ekosistem Koruma#Ekosistem Sağlığı#Epigenetik Değişiklikler#Evrimsel Süreçler#fosil yakıtlar#Gen Akışı#Genetik Çeşitlilik#Genetik Sürüklenme#iklim degisikligi#İnsan Faaliyetleri#küresel ısınma#Ormansızlaşma#Sera Gazları#Sürdürülebilirlik#Tür Çeşitliliği#Türkiye Biyolojik Çeşitlilik
1 note
·
View note
Text
Hodan (Kaldırıkotu)
Hodan (Kaldırıkotu)
#AromatikBitkiler, #BitkiÇayları, #BitkiSalataları, #BitkiTentürleri, #BitkiselIlaçlar, #DoğalTedaviYöntemleri, #DoğalYaşamAlanıYönetimi, #DoğalYaşamÇeşitliliği, #DoğalYaşamKoruma, #EkosistemKoruma, #HodanBitkisi, #HodanBitkisiÇayı, #HodanBitkisiFaydaları, #HodanBitkisiIklimi, #HodanBitkisiKullanımı, #HodanBitkisiSalatası, #HodanBitkisiSulama, #HodanBitkisiTentürü, #HodanBitkisiToprağı, #HodanBitkisininDoğalYaşamAlanları, #HodanBitkisininEkolojikÖnemi, #HodanBitkisininIklimIsteği, #HodanBitkisininSağlıkFaydaları, #HodanBitkisininSuIsteği, #HodanBitkisininToprakIsteği, #HodanBitkisininTürkiyeDekiYeri, #HodanBitkisininYetişmeKoşulları, #TıbbiBitkiler, #TürkiyeDeDoğalBitkiler, #TürkiyeDeYaygınBitkiler https://is.gd/SqVH5p https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/bitkiler/hodan-kaldirikotu/
Hodan bitkisi, Boraginaceae ailesinden gelen, çoğunlukla ılıman bölgelerde yetişen ve Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde doğal olarak bulunan bir bitki türüdür. Bu bitkinin toprak, iklim ve su istekleri, Türkiye’deki yeri ve doğal yaşam alanlarına katkıları gibi konuların yanı sıra insan sağlığına faydaları ve kullanımı da önemlidir.
İnsan Sağlığına Faydaları: Hodan bitkisi, geleneksel tıpta çeşitli sağlık sorunları için kullanılmaktadır. Özellikle yaprakları, içerdiği bazı bileşenler sayesinde sağlık açısından faydalı olabilir. Hodanın yaprakları, antioksidan ��zelliklere sahip bileşikler içerir ve anti-inflamatuar etkileri ile bilinir. Ayrıca, bazı araştırmalar hodanın bağışıklık sistemini güçlendirebileceğini ve sindirim sağlığını destekleyebileceğini öne sürmektedir.
Nasıl Kullanılır: Hodan bitkisinin kullanımı genellikle bitki çayı veya tentür olarak gerçekleşir. Hodan yaprakları, kurutulduktan sonra çay yapılarak tüketilebilir. Bu çay, sağlık için faydalı bileşenlerin vücuda alınmasını sağlayabilir. Ayrıca, bazı yörelerde hodanın yaprakları salatalara veya yemeklere katılarak da tüketilebilir.
Hodan çayı: Hodan yaprakları kurutularak demlenir ve çay olarak tüketilir. Günde birkaç fincan hodan çayı içmek sağlık için faydalı olabilir.
Hodan salatası: Hodan yaprakları, yeşil salatalara doğranarak veya diğer sebzelerle birlikte kullanılarak salata yapılabilir. Bu şekilde tüketildiğinde, hodanın sağlık için faydalı bileşenlerinden yararlanılabilir.
Hodan tentürü: Hodan yaprakları alkol veya sirke ile ekstrakte edilerek yapılan bir tentür, sağlık takviyesi olarak kullanılabilir. Özellikle sindirim sorunları için destekleyici olarak kullanılabilir.
Doğal yaşam alanlarında bulunmasıyla değerli bir bitki türüdür ve insan sağlığına çeşitli faydalar sağlayabilir. Yapraklarından hazırlanan çaylar, salatalar veya tentürler aracılığıyla tüketildiğinde sağlık için destekleyici olabilir. Ancak, herhangi bir sağlık sorunu için hodanın kullanımı öncesinde bir uzmana danışmak önemlidir.
Toprak İsteği: Bu bitki genellikle iyi drene edilmiş ve humusça zengin toprakları tercih eder. Ayrıca, hafif asidik veya nötr topraklarda da iyi gelişim gösterebilir. Toprağın nemli olması, hodanın sağlıklı bir şekilde büyümesi için önemlidir, ancak aşırı sulama veya su birikimi bitkinin köklerine zarar verebilir.
İklim İsteği: Hodan bitkisi ılıman iklimleri tercih eder ancak serin ve güneşli bölgelerde de yetişebilir. Özellikle yaz aylarında sıcaklığın yüksek olması ve güneş ışığının bol miktarda olması hodanın büyümesi için uygun koşullardır. Ancak aşırı sıcak veya kurak hava bitkinin gelişimini olumsuz etkileyebilir.
Su İsteği: Hodan bitkisi düzenli sulamayı tercih eder ancak su birikimi veya aşırı sulama bitkinin köklerinin çürümesine neden olabilir. Genellikle haftada bir düzenli sulama yapmak yeterlidir ve toprağın nemli ancak suyu durgun olmamalıdır.
Türkiye’deki Yeri
Hodan bitkisi Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde yaygın olarak bulunur. Özellikle kıyı bölgeleri, dağlık alanlar ve ormanlık alanlarda sıkça görülebilir. Doğal yaşam alanları arasında Karadeniz bölgesi, Ege bölgesi ve Marmara bölgesi yer alır. Ancak, hodanın doğal yaşam alanları zamanla insan faaliyetleri nedeniyle azalmış olabilir.
Doğal Yaşam Alanlarına Katkıları
Doğal yaşam alanlarında çeşitli canlı türlerine barınak ve besin kaynağı sağlayabilir. Ayrıca, toprak erozyonunu önlemeye yardımcı olabilir ve ekosistemde çeşitliliği destekleyebilir. Bu nedenle, hodanın doğal yaşam alanlarının korunması ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi önemlidir.
Bu bitki, sağlıklı büyümesi için uygun toprak, iklim ve su koşullarını tercih eder. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde doğal olarak bulunan bitki, insan sağlığına çeşitli faydalar sağlayabilir ve doğal yaşam alanlarına katkıda bulunabilir.
#aromatik bitkiler#Bitki Çayları#bitki salataları#bitki tentürleri#bitkisel ilaçlar#doğal tedavi yöntemleri#doğal yaşam alanı yönetimi#doğal yaşam çeşitliliği#doğal yaşam koruma#ekosistem koruma#hodan bitkisi#hodan bitkisi çayı#hodan bitkisi faydaları#hodan bitkisi iklimi#hodan bitkisi kullanımı#hodan bitkisi salatası#hodan bitkisi sulama#hodan bitkisi tentürü#hodan bitkisi toprağı#hodan bitkisinin doğal yaşam alanları#hodan bitkisinin ekolojik önemi#hodan bitkisinin iklim isteği#hodan bitkisinin sağlık faydaları#hodan bitkisinin su isteği#hodan bitkisinin toprak isteği#hodan bitkisinin Türkiye'deki yeri#hodan bitkisinin yetişme koşulları#Tıbbi bitkiler#Türkiye'de doğal bitkiler#Türkiye'de yaygın bitkiler
0 notes
Text
Yenişehir Kocasu’da ekosistem çöktü
https://pazaryerigundem.com/haber/187105/yenisehir-kocasuda-ekosistem-coktu/
Yenişehir Kocasu’da ekosistem çöktü
Bursa’nın Yenişehir ilçesinden geçen Kocasu Deresi’nin tamamen kurumasıyla ortaya çıkan manzarayı görenler üzüntü ve korkuyu bir arada yaşıyor.
Gürhan ADANA / BURSA (İGFA)- Uludağ’ın eteklerinden gelen sularla beslenen ve Yenişehir’in Çayırlı, Ayaz, Söylemiş, Subaşı, Akdere, Mahmudiye, Çamönü, Ebeköy ve Köprühisar köylerindeki 40 kilometrelik yolculuğunun ardından Sakarya Nehri’ne dökülen Kocasu Deresi’nde ekosistem çöktü.
Derenin içinden geçtiği Ayaz Köyü’nde kuraklığın arkasında bıraktığı manzara adeta korku filmi setini andırıyor. İlkin binlerce balığın öldüğü dere yatağında devrilen ağaçlar ve bu ağaçları kaplamış kuru yosunlar göze çarpıyor. Yer yer bataklığa dönüşmüş küçük birikintilerde yaşam mücadelesini kaybetmiş sazan, imron, yayın ve delibalıklar hareketsiz yatıyor.
Dere yatağında inceleme yapan Yenişehir Çevre Platformu Sözcüsü Erkan Erdem, “Yenişehir’de kuraklık ve yanlış su yönetimi politikaları nedeniyle dereler kurudu, ekolojik denge bozuldu. Bu durum, bölgede yaşayan birçok canlı türünün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına neden oldu. Bölgede sadece balıkların ölmediğini ekolojik hayatın sona erdiğini gördük” dedi.
Yenişehir’de tehlike çanlarının çaldığını söyleyen Erdem,canlı türlerinin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını vurguladı. Erdem, “Bursa’nın Yenişehir ilçesinde, son dönemde artan sıcaklıklar ve yetersiz su yönetimi, doğal yaşamı tehdit ediyor. Boğazköy Barajı’ndaki su seviyesinin kritik seviyenin altına düşmesi ve bölgede etkili olan aşırı sıcaklar, birçok derenin kurumasına yol açtı. Su kaynaklarının tükenmesi, sadece tarım sektörünü değil, aynı zamanda derelerdeki ekolojik hayatı da olumsuz etkiliyor” diye konuştu.
Derelerin kurumasının, bölgede yaşayan balıklar, su böcekleri, kurbağalar ve diğer sucul canlılar için hayati öneme sahip suyun tamamen yok olmasına neden olduğuna işaret eden Erdem sözlerini şöyle sürdürdü: “Özellikle balık popülasyonu, su seviyelerinin azalmasıyla birlikte kitlesel ölümlerle karşı karşıya kaldı. Kurbağalar ve su böcekleri gibi suya bağımlı diğer türler de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Su kaynaklarının azalması, ayrıca derelere bağlı bitki örtüsünün de kurumasına yol açıyor. Bu durum, bölgedeki biyolojik çeşitliliği ve ekolojik dengeyi derinden etkileyerek bir zincirleme reaksiyona neden oluyor. Bitki örtüsünün yok olması, toprak erozyonunu artırarak bölgenin genel ekosistemini tehdit ediyor.”
YANLIŞ SU YÖNETİMİ VE KONTROLSÜZ KULLANIM
Derelerin kurumasının ana nedenlerinden biri yanlış su yönetimi ve kontrolsüz kullanım. Boğazköy Barajı’ndan elektrik üretimi için gereğinden fazla su salınmasının ve kaçak su kullanımlarının, su seviyelerinin bu denli düşmesine yol açtığı çevre köylerde yaşayanlar tarafından ifade edildiğini söyleyen Erdem, su yönetimi politikalarındaki eksikliklerin, bu süreçte doğrudan etkili olduğunu belirtti.
ACİL EYLEM PLANI GEREKLİ
Su kaynaklarının korunması ve derelerin yeniden canlandırılması için acil bir eylem planı hazırlanması gerektiğini bildiren Erdem, sözlerini şöyle tamamladı: “Ekolojik dengeyi korumak ve doğal yaşamı sürdürebilmek için etkili bir su yönetim planının yanı sıra, bilinçli tarım ve su kullanımının teşvik edilmesi gerekiyor. Bölgedeki su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi, sadece tarımsal faaliyetler için değil, aynı zamanda ekolojik hayatın korunması için de büyük önem taşıyor. Yenişehir’de yaşanan bu çevresel kriz, su kaynaklarının doğru yönetilmesi ve korunması gerekliliğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Doğal yaşamın ve ekolojik dengenin korunması için tüm paydaşların sorumluluk alması gerektiği açıkça ortada.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Türkiye Kara ve İç Sularındaki 6 İstilacı Türle Mücadele İçin Eylem Planı Hazırlandı
Türkiye genelinde biyolojik çeşitliliği olumsuz etkileyen su maymunu, itdolanbacı, gümüşi havuz balığı, doğu sivrisinek balığı, yeşil papağan ve kırmızı yanaklı su kaplumbağası gibi istilacı yabancı türlerle mücadele için eylem planı oluşturuldu. Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Konulu Hükümetler Arası Bilim-Politika Platformunun (IPBES) raporunda, küresel ölçekte doğanın son 50…
View On WordPress
0 notes
Text
Ekoloji ve Sürdürülebilirlik - Güncel Hurda Fiyatları - Hurda Fiyat Listesi
EKOLOJİ VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
Çevre:
Yeryüzünde cansız ve canlı her tür varlığı kapsayan doğaya denir. İnsanların, hayvanların ve bitkilerin başta olması kaydıyla tüm canlıların yaşam alanlarını da oluşturan, ve birbirleri ile etkileşimini sağlayan kimyasal, biyolojik ve fiziki ortamları içermektedir. Bu doğal çevremizin, dünyamız üzerindeki yaşamın sürmesi için barınma ve gıda gibi temel ihtiyaçlar yanı sıra yaşamamız için uygun bir iklim ve atmosferin koşullarını da sağlamaktadır. İnsanın da içinde olduğu, dünyamızdaki hiç bir türün tek başına hayatta var olması mümkün değildir; bütün canlı varlıklar birbirleri ile ve de diğer cansız varlıklar ile etkileşim halinde oldukları bu ekosistemin bir parçasıdırlar.
Ekoloji: Yunancada ev manasına da gelen “oikos” ve aynı zamanda bilim manasına da gelen “logos” kelimelerden türeyen bu ekoloji terimini ilk defa Alman Ernest Haeckel tarafınca kullanılmıştır. Ekoloji; canlı varlıkların birbirleri ve aynı zamanda çevreleriyle de ilişkilerini inceleyen bir bilim dalıdır. Ekolojide canlıların yaşam yerlerini; çevrelerini de oluşturan; hayvanların, bitkilerin ve mikro organizmalar gibi kimi canlı gruplarıyla toprak ve iklim gibi cansız faktör arasındaki ilişkiyi de inceler.
Ekosistem: Belli bir alanda karşılıklılık ilişkisi içinde olan cansız ve canlı bu faktörlerin tümü de ekosistemi oluşturur. Bu ekosistemde yaşayan insan, hayvan, bitki, mantar ve mikroorganizma bu ekosistemdeki canlı faktörlerini de meydana getirirken; toprak, hava, su, rüzgar ve güneşin ışığı ise cansız faktörlerini oluşturur. Bir kıta ve okyanusun bir ekosistem olarak kabul edilebilmesi gibi bir göl, bir orman, bir çayır, hatta bunun yanında akvaryum dahikendi içinde bir ekosistem olarak kabul edilir. Bir ekosistemdeki canlı çeşitliliği o ekosistemi belirleyen en önemli faktörü iklimdir. Cansız ve canlı varlıkların kendi aralarındaki etkileşimlerin sağlıklı oluşu ve gerekli enerjiyi sağladığı sürece bu ekosistem, kendi kendine yeter bir sistemdir. Dünyadaki ekosistem bütün olarak düşünüldüğünde dünyada yaşamın temel sebebi olan fotosentezi de gerçekleştiren canlıların da yok olması durumunda yaşamın sona ereceği gayet ortadadır. Bu ekosistemin tüm parçaları karışık bir biçimde birbirlerine bağlıdırlar. Dolayısıyla, bu ekosistemin bir bölümünün yok edilmesi ya da zarar görmesi diğer bölümleri de bununla bağlantılı olarak mutlaka sonuçlar ortaya çıkacaktır.
Biyosfer: Canlıların suda, havada ve karada yaşadığı kabul edilmiş ve canlı küre olarakta bilinen yaklaşık 16-20 km kalınlığında var saydığımız tabakadır. Biyosferin ise atmosfer içindeki yüksekliği yaklaşık 10000 metreye ulaşır sayılmaktadır.Bu yükseklikten yukarıda bakteri veya mantar sporlarına rastlanmaz. Yerde yaşamakta olan kara hayvanları için ise biyosfer 6500-6800 metre, yeşil bitkilerde 6200 metre yüksekliğe kadar çıkabilmektedir. Denizin altında ise bu rakam yaklaşık 5000 metre derinlikte canlı yaşadığını saptamıştır.
Fauna: Belirli bir bölgede yaşamakta olan hayvan türlerinin tümüne fauna denmektedir. Faunalar ise bulundukları yere göre adlandırılırlar. Örnek olarak ise Türkiye faunası hayvanlar aleminde Türkiye sınırları dahilinde yaşayan bu üyelerin tamamıdır. Türkiyenin sahip olduğu bu iklim özellikleri de zengin biyolojik çeşitliliğinin sayesinde oldukça zengin bir faunaya sahip denilebilir. Türkiye faunasında 160 memeli hayvan, 466 çeşit kuş, 120 farklı türde sürüngen, 22 çeşit kurbağa, 127 tür tatlı su balığı, 384 çeşit deniz balığı olmak kaydıyla toplamda ise 1279 civarda omurgalı türünün olduğu tarafımızca bilinmektedir.
Flora: Belirli bir bölgede yaşamakta olan bitkilerin tümüne flora denir. Türkiye florası, neredeyse tüm Avrupa kıtasının bitki çeşitliliği rakamına denk gelen 12.000 bitki çeşidine sahip olup, tüm bu bitki türlerinden yaklaşık 3708 tanesi ise endemiktir.
Çevre sorunları: Sanayi devriminin ardından ve ona paralel gelişmiş teknoloji ile insan doğadaki hakimiyetini arttırmış ve onu kontrol altına almış ve bununla beraberde doğanın dengesi üzerinde kendisi söz sahibi olmuştur. Yani çevre insan etkileşiminde insan üstünlüğü şüphesiz hissedilmiştir. Sanayileşme, şehirleşme ve birlikte getirdiği hızlı nüfus artışı da çevreden kaynaklı sorunlara da neden olan en önemli etkendir. 1650 yılında yaklaşık 500 milyon olan dünyamızın nüfusu yaklaşık 350 yılın ardından, 6 milyar rakamına yükselmiş ve her yıl yaklaşık olarak 97 milyon insan da dünya nüfusuna eklenmeye devam ettiği tahmin edilmektedir. Bu hızlı nüfus artışı da şüphesiz çevresel sorunların en önemli nedeni olmaktadır. Ancak elbette sadece bu tek etken değildir. Bu durumun üzerinde etkisi olan asıl etkenlerin birincisi insanın yaşayış biçiminin ve düşünce yapısındaki değişimdir. İlk insanların doğayı kutsal saymaları onun ile iç içe geçen yaşam ve bu sebeple de doğanın üzerindeki tahribat bağlamında etkileri çok ta büyük oranda olmamıştır. Ancak insanoğlunun yerleşik düzene geçip bunun ile birlikte doğayı kutsal görme fikrinden sıyrılmıştır. Şüphesiz bu üzerinde düşünülmesi şart olup diğer bir konu ise tüketimdir. Çünkü insanın daha fazlasını kazanma hırsının ve bu doğal kaynakların kendilerini yenileyebilme ihtimaline izin dahi vermeyen hızda tüketmesine de neden olmaktadır. Bu şekilde bir yaşam tarzının devam ettiği sürece ilgili çevre üzerinde de bu tahribatın daha da büyük boyutlara ulaşması kaçınılmaz gözükmektedir. Çevrenin sorunları daha da görülür ve daha da acı bir tecrübeyle hissedildiğinde yerel duyarlılıkların kaçınılmaz olarak küresel boyutta da dönüşmeye başlamıştır.
Çevre sorunlarının da çok boyutluluğu olması durumu ve de önlem alınmadığı hallerde gelecekte de daha da çok tehlikeli aşamalara ulaşma olma ihtimali ise insanlarda da çevre bilincinin uyanmasına nihayet neden olmuştur. Dünyada ise çevre konusunda farklı zamanlarda yapılan araştırma, yayın ve gözlemler incelediğimizde çevresel sorunları belli başlıkların altında toplamak mümkün görünmektedir:
Ozon tabakasındaki tahribat
Biyolojik çeşitlilik kayıpları ve tehdit altında bulunan türler neslinin tükenmesi
Yeraltı sularının kirlenmesi
İklimdeki değişiklikler
Ormanların tahribatı
Havanın kirliliği
Denizlere doğrudan akıtılma veya boşaltılma ile kirlenme süreçleri
Toprağın kirlenmesi
Çölleşmeler
İçme suyunun teminindeki ve güçlükler
Dayanıklı organik bileşik unsurların canlılardaki birikimi
Toprağın erozyonu
Yüzeysel sulardaki mikrobiyolojik kirlenmeler
Çevre sorununu en önemli sonuçları su,toprak ve hava kirliliğidir.
Toprak Kirliliği: İnsani faaliyetler neticesinde toprağın biyolojik, fiziksel, kimyasal ve jeolojik yapısında değişimlere uğrayıp bozulmasına denir. Gübreleme, sulama, kimyasal uygulamalar, kentsel ve endüstriyel atık suların toprağa karışmasıyla toprak kirlenmesi ortaya çıkmaktadır. Toprak kirliliğinin insan üzerindeki başlıca önemli etkisi ise çeşitli hastalıklara sebep olmasıdır. Çünkü kirlenen toprak üzerinde yetişmekte olan bitkilerin bünyesine aktarılan bu kirleticiler, oradan da ilgili bitkilerle beslenmekte olan insanın bünyesine geçip canlıların sağlığında da olumsuz etkilere yol açmaktadır. Toprağın kirliliği aynı anlamda suya ait ortamlara da zarar verdiğinden dolayı suyun kirliliği bakımından da oldukça önem teşkil eder. Toprağın naturel döngüsünün bozulması ise bitkinin gelişimi sürecinde kalitenin bozulması ve topraktan aldığın verimin azalmasına neden olacaktır. Kısaca, bu süreç başkaca kaynaklarında normal döngüsünün sürdürülebilirliğini riske atmaktadır.
Su Kirliliği: İnsanlar tarafından yapılan birtakım faaliyetler sonucunda su kaynakları içinde bulunan doğal bileşimini içeren maddelerin konsantrasyon değerinin üzerlerine çıkmasıyla su kaynağının doğal bileşiminin bozulup ve ya bu su kaynağında daha önceki süreçlerde var olmayan bu maddenin su da ortaya çıkması durumuna su kirliliği denmektedir. Su kirliliği; endüstriyel ve evsel atıkların hiç işleme tabii tutulmaksızın göl, akarsu, ya da denizlere dökülmesi, gübre ve tarımsal ilaç gibi insanın sağlığına zarar veren kimyasalların zirai faaliyetler sonucu olarak toprakta birikimi ve ardından yağan yağmurlar tarafından yeraltı suyuna taşınmasından sebeptir. Su, yaşamın bizzat önemli bir yapı taşı olmasının yanında akarsu, göl ve denizlerde yaşam ortamını teşkil eder. Bu sebeple sudaki kalite son derece önemli. Kirli suyla hayvancılık ve tarım yapımı besin kaynaklarını da oldukça olumsuz yönde etkilemektedir. Kalitesi düşük suyun kullanımı; ve de bu sudan kaynaklı çok sayıda hastalık ortaya çıkmasına yol açmaktadır
Hava Kirliliği: Hava kirlenmesi ise, çevreye ve insana zarar verecek miktarda kirletici unsurların atmosfere karışması yoluyla şeklinde tanımlanmaktadır. Yaşamın sürmesi için gereken havada bulunan gazların oranlarının değişmesi canlı açısından bir çok problemi de kendiliğinden beraberinde getirmektedir. Örnek olarak, havadan oksijenli solunumun gerçekleşmesi için yaklaşık % 20.95 civarlarında oksijen ve yeşil bitkinin fotosentez yapması için ise havada yaklaşık % 0.3-4 civarlarında karbondioksit bulunması zorunludur. En yaygın şekilde havayı kirleten parametrelerde sıralamada kükürt dioksit, partikül madde, azot oksitler, karbon monoksit, is, toz, ve dumanlardan oluşmaktadır. kükürt dioksit kirliliği; ısınma ile sanayi amaçlı yüksek ve vasıfsız kükürt içeren fosil yakıtlar yakılarak yanması ve bunun yanında bacalardan atılmakta olan kirleticilerden, Partikül Madde kirliliğiyse çoğunluk olarak bu sanayi kuruluşlarının, kısmen ısınma amacıyla kullanılan fosil yakıttan kaynaklanmakta.
Sürdürülebilirlik: Gelecek kuşaklarca ihtiyaç duyulacak kaynakların varlığı ve kalitesini daha da tehlikeye atmadan, hem gelecek kuşakların hem de bugünün çevresini oluşturan bütün bu çevresel değerlerin sosyal, fiziki ve ekonomik, gibi her alanın ıslahı, korunma ve geliştirilme süreçlerini ifade etmektedir. Sürdürülebilirlik konus, ekonomi, enerji ve çevre üçgeni tam ortasında bulunmakta, ve bu nedenle ilgili hükümetlerin yanında da, sosyal bilimciden doğa ve fen bilim adamlarından, politikacılar uluslararası ve yerel çevre örgütlerine dek uzanan çok geniş olan bu yelpazenin öncelikli konusu sayılabilir.
ATIK TERİMLERİ
Atık:
Atık’ın tanımı literatürde değişik şekilde tanımlanmaktadırlar. Bu kavramın sade biçimde tanımlarken ise; insanın ihtiyaçlarının görülmesi noktasında, gereksinim duyulmuş olan maddelerden, kullanılmayacak veya kullandıktan sonra da fayda sağlamayacağı düşünülüp atılan kısmı şeklinde ifade edilmektedir. Başka bir tanımdaysa; kullanım ve üretim faaliyetlerinin sonucunda ortaya çıkan, çevre ve insan sağlığına zarar verir şekilde dolaylı veya doğrudan alıcı ortama vermesi sakıncalı olan çeşit çeşit türlerde madde atık olarak tanımlanabilir. Atık, basit bir tarifle kullanılmış, artık istenmeyen şekilde ve çevre için görünürde ise yarar oluşturamayan her türlü madde.
Çöp: Atıkların içindeki, cam, kağıt,karton, plastik ve benzeri gibi geri dönüşümü mümkün olan malzemelerin birbirinden ayrıldıktan sonra geriye kalan ve başkaca hiçbir şekilde kullanılmayacak halde olan atık malzemeye çöp denmektedir.
Atık Yönetimi:
Atık yönetimi; kaynağında azaltma,atığın oluşumunun önlenme, yeniden kullanma, özelliğe ve türe göre ayrılma, biriktirilme, toplanma, geçici depolanma, taşınma, ara depolanma, geri dönüşüm, enerji geri kazanımı da dâhil geri kazanılma, bertaraf etme, bertaraf işlemi sonrası izlenme, kontrol ve denetim faaliyetlerini kapsamaktadır.
Atık Yönetimi, tıbbi, evsel, ve tehlikesiz ve tehlikeli atıkların minimize edilmesi, kaynağında ayrı ayrı toplanmaları, ara depolanma, gerekli olduğu durumlarda atıklar için aktarım merkezi oluşturulması, atıkları taşınma, geri kazanımı, bertaraf edilmesi, geri kazanımı ve bertaraf tesisinin işletilmesiyle kapatma, kapatmanın sonrası bakım, izleme ve kontrol süreçleri içeren yönetim biçimidir.
Atıkların Sınıflandırılması
Atıkların sınıflandırılmalarında çeşitli kıstaslar bulundurulmaktadır, Bu kıstaslarda atıkların fiziksel özellikleri belirleyici olabildiği gibi,bundan hariç kimyasal özellikler veya üretim durumu göz önünde tutulup yapılmaktadır. Ancak ne şekilde sınıflandırılır ise sınıflandırılsın, önce insan sağlığı ve doğada oluşturduğu zarar göz önüne alınacağından, tüm bu etkilerin ön planda tutulup buna göre sınıflandırma daha uygun olacaktır. Yasal kanun açısından bakıldığında ise tüm bu katı, sıvı atıkların etkisine göre de sınıflandırıldığı da görülmektedir. Atıklar genel anlamda üç ana grupta sınıflandırıp bunları ise etkileri bakımlarından atık, yapıları bakımından da atık ve kaynakları bakımından atıktır.
Etkileri Bağlamında Atık: Yeryüzünde bulunan atıkların tamamı, insan ve doğanın sağlığına yaptığı etkiler bakımından zararsız veya zararlı atık olarak doğaya bırakılan ve şeklinde sınıflandırılmaktadır.
Zararlı Atık: Zararlı atık insan sağlığı ve doğaya bıraktığı etki noktasında, olumsuz yönde etki bırakmakta, ve de ancak özel işlem yaparak ancak bir nebze doğanın korunması sağlanmaktadır. Bu gruptaki atıklar genelde zehirleyici etkisiyle göz önünde bulundurulup ve de aynı zamanda doğada var olan canlıları yok etmesi açısından ağır metal içermektedir. Bu zehirli atıklar yeterli derecede ıslah edilmediği zamanlarda doğa, insan sağlığı açısı yönüyle tehlikeye yol açabilen madde şeklinde ön plana çıkar.
Zararsız Atık: Bu grupta bulunan atık zararlı atıklardan farklı olarak, yeryüzünde herhangi bir şekilde zararı bulunmayan inorganik veya organik atıklardır. Bu gruptaki atıklar içerisinde ise ambalaj atık yanında, inşaat atığı, cam, kağıt ve plastik yer almaktadır. Zararlı olmayan bu atıklar, geri dönüşümü mümkün olan ve de ayrıştırma neticesinde de tekrar kazanılma niteliği bulunan, depolama alanında bertaraf edilmesi mümkün olan, doğa ve insan sağlığı açısından da başkaca her hangi olumsuz etkisi bulunmayan atıklardır. Yapısal açıdan Atıkları Yapıları noktasında atıklar üç farklı grupta sınıflandırılabilmekte olup,ve bunlar; sıvı atık, katı atık ve gaz atık olarak gruplandırılabilir.
Sıvı Atık: Sıvı atık yapıları gereği akışkan özellik gösteren, kendi içinde yine zararlı ve zararsız olarak türleri bulunan, genellikle sanayi işletmesinin prosesi sonucunda ortaya çıkan atıklar. Sıvı atıkları yine etkileri bakımından da zararlı madde içermesinden dolayı doğrudan yer altına ve doğaya karışabilen atıklar.
Katı Atık: Katı atık, doğada yaygın görülebilen atıklar. İnsanların ihtiyacının karşılanması süreçlerinde, kendi için yarar sağladığı kısmı aldıktan sonra, diğer kalan kısmın ihtiyacının kalmadığı sebepten çöpe atılan kısma denilmektedir. Katı atık, geri dönüşümü kolay ekonomik açıdan ise tekrar dönüşümü yararlı olan atık olarak tanımlanır. Sağlık kurumundan çıkan tehlikeli ve tıbbi atıklar dışında kalan bu katı atıkların dönüşümü açısından yararlı olan atıklar.
Gaz Atık: Gaz atıkla keast edilen özellikle yakma işlemi sonucunda ortaya çıkar. Bununla beraber egsoz gazı, sprey ile fabrika bacasından çıkan gaz bu sınıftadır. Bu tip atıkların insanın sağlığı üzerinde de olumsuz etkileri bulunmaktadır. Önemli sağlık sorunu ortaya çıkmaktadır. Gaz atıklar kendi aralarında ise yine çeşitli sınıflara ayrılmaktadır. Yine bunlar partikül formda olan, kükürt oksit, azot oksit, hidrojen sülfür, karbon monoksit, hidro karbon ile klor gazıdır.
Kaynağına Göre Atık Türleri
Evsel Atık: İş yerlerinden ve/veya konutlardan ortaya çıkan ve yine kendi içlerinde ise tehlikeli zararlı içerik içermeyen atıklar ‘evsel atıklar’ denilir. Örnek olarak; yiyecek atığı, şampuan ambalajı, meyve suyu kartonu ve şişesi, plastik meşrubat ve su ve şişesi, cam kavanoz, teneke veya metal konserve kutusu evsel atık örneklerine verilebilir.
Tıbbi Atık: Klinik, hastane ve muayenehane benzeri sağlık ile tedavi merkezinden oluşan atık ile kullanılmış tıbbi malzeme, ilaç, ameliyat ya da tedavi sürecinde oluşan atık tıbbi atıklara örnek verilir. Tıbbi atık bulaşıcı hastalığın oldukça önemli kısmını oluşturmaktadır.Patojenik özelliği nedenleriyle potansiyel olarak tehlike oluşturmaktadırlar. Tıbbi atıklar konusunda en önemli risk ise bu tıbbi atıkların toplanma, taşınma ve bertaraf edilme süreçlerinde meydana gelir. Bunun için de iyi bir tıbbi atık yönetimine ihtiyaç vardır.
Endüstriyel Atık: Sanayi ve benzeri üretim tesisinde yapılan bir işlem sırasında ya da sonrasında ortaya çıkabilen katı atıklar ‘endüstriyel katı atık’ şeklinde tanımlanır
Tarım ve Hayvancılıktan kaynaklı atıklar: Bitkisel ve/veya hayvansal ürünü elde etme ve işlenme sonunda ortaya çıkan artık ve atıklardır.
İnşaat Atığı: Yapılan inşaat, yıkım, evdeki tamirat sırasında meydana çıkan toprak, taş, demir, tahta ve benzeri türü atığa inşaat atıkları’ denmektedir
ATIK YÖNETİM SÜREÇLERİ
Atık Toplama Taşıma Depolama İşlemleri
Atık Toplama İşlemi: Ülkemizde yaklaşık kişi başı atık üretim miktarı 1.17 kg / kişi /gündür. Ülkemizde de birçok kentte belediye atıkları, tekniğe uygun olmayan şekillerde insanın sağlığı neredeyse hiçe sayılarak gelişigüzel toplanmakta. Özellikle büyük kentlerde konteynırlar bulunan noktalarda insanın sağlığını oldukça yüksek oranda tehdit eden ortam oluşmaktadır. Taşıma esnasında konteyner dışına taşan atığın etrafa yayılımı,, konteyner içinde maddi değeri de olanları da almaya çalışan atık toplayıcıları, diğer yandan ise sokak hayvanı ve ayrıca da etrafa yayılan oldukça pis kokular ile çok sağlık dışı ortamlara da sebep olmaktadır. Sokak ve caddelerde atık konteynerlerinden sızmakta olan sızıntı sular ile kirlenmektedir. Sızıntı suların içinde de oldukça zararlı bileşiklerin bulunması ihtimali kuvvetle muhtemel olup ve çocukların atık konteynırları çevresinde de oynamaktadırlar. Sızıntı sularının başta yer altındaki sular olmak üzere ve yüzeysel suları da ve de yine toprağı da kirletmektedir. Mevcut atıkları toplama sistemimiz, atıkların geri kazanımlarında büyük oranlarda kayba uğramasına da neden olmaktadırlar. Sokakta atık konteynerler olduğu müddetçe bu atıkların sürdürülebilirliğinin yönetimi mümkün değildir. Bu nedenle de sokaktaki bu çöp konteynırları mutlaka ve mutlaka kaldırılmalıdır. Atıkların belediyeler öncülüğüyle yetkilendirilmiş kuruluşlarca toplanmalı. Yerleşimdeki yoğunluğa ve ilgili ihtiyaca göre kentin her noktasına ancak aynı zamanda da insanlarca kolayca ulaşılabilecek yerlere de olmak kaydıyla yeni toplama sistemleri(kutular, kumbaralar ve benzeri.) mutlaka yerleştirilmelidir. Bu toplama sistemine (kumbara kutu ve benzeri) ev ve işyerinde de ayrı ayrı olarak hazırlanan bu atıkları yine ayrı ayrı şekillerde atılmalıdır. Öncelikle okul, siteler, resmi kurumlar, oteller, alışveriş merkezinin, stadyumun, hastanenin ve eğlence mekânı gibi atıkların çok fazla oluştuğu mekanlar olan bu yerlerin yakınlarına konulacak toplama sistemi bile oldukça büyük oranlarda atıkların geri kazanımını da kolaylıkla sağlayacaktır. Bu anlamda ilgili lisanslı kuruluşlar salt ekonomik kaygı ile belediye ve sosyal hizmetlerden daha da ciddi bir yaklaşım yollarıyla çalışılması bu atıkların büyük oranda kayba uğratılmadan toplanması sağlanacaktır.
Atık Taşıma İşlemleri: Atık yönetim sistemlerinin en yüksek maliyetli kısmı ise bu atıkların toplanma ve taşınması işleminde oluşmaktadır. Atık toplama ile taşımada ilgili araçların, atıkları toplama süreçlerinde bir noktadan başlayarak yine aynı yere döndüğü güzergaha ise bir tur denmektedir. Atıkları verimli ve ekonomik toplamak için gidilen birim kilometre ile bu süre içinde en faydalı miktarlarda atık toplamayı sağlayan planlama yapılarak stratejiyi kurgulamak gerekmektedir. Ülkemiz petrolü dışarıdan ithal ettiğinden dolayı artan taşıma maliyetleri yüksek bir ülke sınıfındadır. Bu bağlamda taşıma ve bu atıkları toplama işlemleri için yapılan yaklaşık ton başına harcama ise 30 ila 70 $ aralığında değişmektedir. Yaklaşık 20 milyon nüfusa sahip İstanbul’da ise günde kişi başı 1,3 kg gibi atık oluşumu ve bunun toplama- taşıma bedelinin ise 30 $/ton olduğunu kabul ettiğimizde atık taşıma-toplamaya harcadığımız yıllık maliyetimiz yaklaşık olarak 220 milyon dolar miktarına ulaşır. Ülkemiz genelinde ise oluşan bu atığın %23’ünün İstanbul’da oluşmaktadır. Bu atıkları taşıma ve toplama hizmetlerine ait maliyetlerin de tam olarak belirlenmesi, verimliliği ve maliyetler açısından ise karşılaştırmaların yapılması, hangi maliyetin hangi kaleminden nasıl ve ne şekilde tasarruflar yapılacağının belirlenmesi için gereken atık toplama miktarı ile maliyetin bileşeninin ayrıntılı ve de düzenli olmak kaydıyla bu kayıtların tutulması da gerekmektedir. Atık yönetme sisteminin maliyetinin %65 ila %80’inin toplanma ve taşınmasından oluşmaktadır. Belediye ve ilgili kurum atık yönetim sistemiyle alakalı çalışmaları yaptığında, atık taşıma ve toplama bedelini neredeyse yarı yarıya düşürebilir. Sadece İstanbul’da bile yılda 100 milyon USD, Türkiye genelindeyse yine yaklaşık olarak 460 milyon USD tasarruf sağlanabilmektedir.
Atık Depolama İşlemi: Kontrol olmaksızın katı atıkların depolanma durumu hem küresel ısınmayı arttırmakta hem de toprağın yüzeyi ve yer altı sularının kirlenmesine de neden olmaktadır. Çöplerin içinde biyo-bozunabilen organik madde depolama alanında zaman ile bozularak en önce sera gazı diye tarif edilen karbondioksit ve metan gazına dönüşmektedir. Bin kilogram çöpten bir süre içinde depo alanında ise yaklaşık olarak 200m³ depo gazı ortaya çıkmaktadır. Depo gazında ise yaklaşık %5e oranlarında metan gazı bulunmakta. Yine bir ton çöpten oluşan depolama alanı yaklaşık 100m³ metan gazı ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla bin kilogram çöpten 75 kilogram metan gazı oluşmaktadır. Metan gazı ise karbondioksit gazına oranla 28 kat daha da fazla sera etkisi yaratmaktadır. Ülkemiz 2003 senesinde düzenli depo tesisi 15 ten 2017 yılında bu sayı 84’e çıkmıştır. Bu tesislerle toplam 1112 belediyede yaklaşık 53 milyon insan nüfusuna hizmet edilmektedir. 2017 de düzenli depo sahası kuran işleten ilimizin sayısı ise 59’du. Bununla beraber yine yaklaşık 900 civarda düzensiz döküm alanı bulunmaktaydı. Bu alanlar ise rehabilite edilmemiş ve bu sahalara döküme devam edilmekte. Düzenli depo, biyometanizasyon ile düzensiz döküm sahasından kaynaklı biyogaz ve/veya depo gazlarından enerji elde etmek mümkün olmaktadır. 29 ilimizde de biyogaz tesisi faal haldedir. Atıkların kaynağında ayrıştırılıp ve ayrı ayrı bertarafı tesislere taşınmalıdır. Bunun devamında depo alanına gidecek olan çöpün içindeki biyo-bozunur atık azalırken bu atıklar işlenerek ilgili başkaca alternatif metotlar da gündeme mutlaka gelecektir.
Atıkların İşlenmesi
Ayıklama işlemleri atıkların içinde yer alan geri kazanılacak maddeyi ayıklamak işlemiyle kazanmaya çalışılır. Ayrıca burada Prosese zarar veren maddeler de ayrıştırılmış olmaktadır. Ayrıştırma ise iki şekilde yapılmaktadır. Birinci yönteme elle ayıklama işlemi denilir. Bu işlem hareketli bir bant üzerinde atık görsel açıdan gözetlenerek ayıklanır. İkinci yöntemde ise mekanik bir ayıklama işlemidir. Bu yöntemle ise belli cihazlar yardımıyla kodlanan maddeler fiziki yapılarına göre ayıklanırlar. Bu ayıklama işlemi sonunda tekrar kullanma, ve geri kazanma, geri dönüşme, uygun atık ile ilgili yere transfer edilip çevre ve ekonomi açısından da önemli kazançlar da sağlanmış olur. Diğer atıklarda ise bertaraf işleme tabi tutulmaktadırlar.
Tekrar kullanımda, bu atıkların temizlenmesi dışında başkaca hiçbir işleme tabi tutulmaksızın yine aynı şekillerde yeniden ve yeniden kullanılmasıdır. Atık yönetiminde en önemli parçalardan biri de geri dönüşüm, değerlendirilir atıklar çeşit çeşit fiziki ve/veya kimyevi yöntemle ikincil hammaddeye dönüştürülüp tekrar tekrar üretim süreçlerine dâhil olmasıdır. Yani burada amaç ürünün atık malzemeden tekrar tekrar üretimi sağlamaktır. Geri kazanımda ise, atık özelliğinden yararlanarak içinde bulunan bileşenler fiziki, kimyevi veya biyokimya yöntemiyle başkaca ürüne ve/veya enerjiye çevrilme durumudur.. Son olarak ise yakma yöntemi, atık hacmi küçültülerek, stabilizasyon sağlama, sterilize etme ve bu atıktan enerjiyi elde etme amacıyla şehrin katı atığını doğrudan başkaca ön işlem olmaksızın karışık şekillerde toplanan kentsel atıktan yanabilir ve yanmayan kısımlar ayrılarak bu işlemlerin sonucunda da yanabilir kısmın yakılmasıyla gerçekleştirilmektedir.
Geri Dönüşüm
Geri dönüşümlerde amaç; kaynaklarımızın lüzumsuz kullanımı önleme ve atığın ilk kaynakta ayrıştırılmasıyla beraber atık çöp miktarlarını azaltmakı olarak düşünülebilir. Bakır, demir, kurşun,çelik, plastik, kağıt, cam, kauçuk,ve elektronik atık benzerleri gibi maddelerin geri dönüştürülerek tekrar kullanımı, tabii kaynaklarımızın eksilmesini önleyecektir. Ülkelerin ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için dışarıdan satın alınan hurda malzemelere ödenen döviz miktarlarını azaltarak, bu anlamda kullanılan enerji de büyük oranda tasarruf sağlanacaktır. Örnek olarak kullanılmış kağıtlardan tekrar kağıt imalatı havadaki kirliliğin %74, sudaki kirliliğin %35, su kullanımının %42 civarlarında azalttığını ve bin kilogram atık kağıttan kağıt hamuruna katılımıyla yaklaşık olarak 17 ağacın kesimi önlenmektedir. Diğer yandan da, yukarıda bahsettiğimiz üzere geri dönüşümde temel amaçlardan biri de bertaraf edilen katı atık miktarının azaltılışı nedeniyle çevre kirliliğini önemli oranlarda önlenmesi sağlanmış olacaktır. Özellikle de katı atıkların düzenli şekillerde bertaraf etmek için yeterli alanlar bulunmayan ülkeler de katı atık miktarlarının ve hacmin azalması ise başkaca büyük bir avantajdır. Sağlıklı geri dönüşüm sistemlerinin ilk önemli unsuru ise tüm bu malzemelerin kaynakta ayrılması suretiyle toplanmasıdır. Geri dönüştürülür nitelikte olan atıklar normal çöplerle karıştığında da bu malzemelerin içinden üretilen ikincil malzeme oldukça düşük nitelikte ve de temizlenmesi işlemlerinde de sorunlar yaşanabilmektedir. Özellikle de bu yüzden geri dönüştürme işlemlerinin en öncelikli basamağını kaynağında ayrıştırma ve ayrı ayrı toplamaktan oluşmaktadır.
Geri Kazanım,
Geri kazanımda nasıl yapılabilirlik, kalite, kullanılan teknoloji de büyük oranda önemlidir. Geri kazanılan bu ürünlerin gerekli faydayı sağlaması oldukça önemlidir. Uygun koşulda geri kazanım yapılamayan bu malzemenin fayda yerine büyük zararın oluşmasına da neden olmasıdır. Ülkemizde de birbirinden birçok malzeme farklı yöntemlerle sistemsiz ya da sistemli olacak şekilde geri kazanılmaktadır.
Ülkemizde kimi yerel yönetimlerin yönetim planlarında da katı atık işleme süreçlerinin oluşturulamamış olması, değerlendirilebilen atıkları kaynaka toplanmamasından kaynaklanmaktadır Kaynakta ayrı ayrı toplanıp alınamayan bu geri kazanım ürünler, sokaklarda katı atık toplayıcılarınca sistemsiz şekilde toplanmaktadır.
Bertaraf işlemi
Bertaraf işlemi, atıklar ayıklanıp tekrar kullanımı, geri kazanım ve geri dönüşüm gibi işlemler sonrasında, insan ve çevre sağlığı açısından da zararsız hale getirerek ekonomiye artı katkı sağlamak amacıyla kompostlaştırmak, enerji kazanma üzere yakma ve düzenli depolanma işleminin tamamı olarak tanımlanmakta.
Vahşi depolama, yani düzensiz toplama
Katı atıkları rastgele dökerek yer üstü ve yeraltı suyu kirliliğine, toprak kirliliğine, patlamaya ve yangın tehlikeleri başta olmak kaydıyla görüntü kirliliğine, toza ayrıca kötü koku yayılımına gibi çokça çevresel soruna da yol açabilen bir yöntemdir.
Başkaca herhangi yalıtım ve de drenaj olmayan bu sistemde çöp sızıntı suları öncelikle yeraltı suyuna karışıp kirletir, ve de atmosfere salınmış metan gazı ve rahatsızlık veren görüntü açısından da kentlerin de en büyük probleminden biridir.
KELİMELER: HURDA FİYATLARI GÜNCEL HURDA FİYATLARI İSTANBUL HURDA ALIMI HURDA PASLANMAZ GERİ DÖNÜŞÜM
0 notes
Photo
ÇAMELİ ORMANLARININ GELECEĞİ MASAYA YATIRILDIÇameli Orman İşletme Müdürlüğü bünyesinde yapılan Orman Ekosistem Hizmetleri raporunun hazırlanması ve biyolojik çeşitliliğin Orman Amenajman planlarına entegrasyon önerilerinin geliştirilmesi işi kapsamında Çameli Orman İşletme Müdürlüğü toplantı salonunda görüşmeler gerçekleştirildiToplantıya Çameli Orman İşletme Müdürlüğü ev sahipliğinde Çameli Belediye Başkanı Cengiz ARSLAN, Çameli Orman İşletme Müdürü Erol Güner, Çameli İlçe Milli Eğitim Müdürü Murat Uzun, Ekosistem Hizmetleri Şube Müdürü Cafer Özden, Çameli Orman İşletme Müdür Yardımcısı Ümit Gökçe, İşletme Şefleri ve Firma Yetkilileri katılmıştır.Karşılıklı fikir alışverişin yapıldığı toplantıda Çameli’nin günümüz ve gelecekteki Biyolojik çeşitliliği, Tarihi ve Kültürel değerleri, Ekoturizm kapasitesi, Sürdürülebilir ormancılık ve tarımsal faaliyetler, korunması gereken alanlar ve su kaynaklar vb. konular üzerinde görüşme yapıldı.
0 notes
Text
WordPress Admin Paneline Giriş Sorunu ve Çözümü
WordPress Admin Paneline Giriş Sorunu ve Çözümü
WordPress, günümüzde en çok kullanılan içerik yönetim sistemi(CMS). Kolay kullanımı, tema, eklenti çeşitliliği ve dökümantasyon bolluğu nedeniyle başlangıç seviye kullanıcıdan, ileri seviye kullanıcıya kadar birçok kişinin tercihi oluyor. WordPress canlı bir ekosistem olduğu için, bu altyapıyı kullanan kişilerin karşılaştığı birçok hata var. Bu hataların nedenleri tema & eklenti uyumsuzluğu,…
View On WordPress
0 notes
Text
Ecologie
ÇEVRE VE EKOLOJİ
Çevre ve ekoloji kavramları ortak sorunlarla bağlı gibi görünseler de, bu çok farklı iki kavramın arasında açık bir belirsizlik olduğunun altını çizmeliyiz.
Aslında, bir amalgamın merkezinde olsalar da, ekoloji ve çevre kavramları hem tanım hem de tercüme açısından oldukça farklı kavramlardır.
Yine de, biri diğerinden önemsiz değil. Her kavramın arkasında hangi sorunların olduğunu anlamak için anlamlarına odaklanmak önemlidir.
Ekoloji ve çevre arasındaki fark nedir?
Ekoloji ve Çevrenin aynı tema altında birleşmelerine rağmen, oldukça farklı elemanlardan oluştuklarını anlamışsınızdır. Şimdi bu kavramların farklarını görelim.
Ekolojinin Tanımı
Öncelikle, Ekolojinin, canlılar ve ekosistemler arasındaki etkileşimi ve etkiyi araştırmayı amaçlayan bir bilim dalı olduğunu bilmelisiniz. Ekosistem derken bütünün doğal çevre ve orada yaşayan canlılardan oluştuğunu anlamalıyız.
Ekoloji ekosistemleri, biyoçeşitliliklerini ve çevreyi iklim değişikliği ve değişimlerden korumayı amaçlar.
Kısaca, ekoloji bir bilim, hatta bir disiplindir fakat aynı zamanda politik bir boyuta da girmiştir ve bir tür politik bir ideoloji de çağrıştırır.
Çevrenin tanımı
Bir bakıma çevre, ekolojinin amaçlarından biridir. Aslında, çevre kavramı, organizmaların (biyosenoz)birbirleriyle etkileşime girdiği doğal ortamı (biyotop) kasteder. Dahası, insan etkisinin çevresel bir etkisi olduğunu söylemek mümkün.
Bu yüzden çevrenin korunması, ekosistemlerin korunması açısından önemli bir sorun. Aslında bu kavramlar, sera gazı salınımları, kirlenme (hava kalitesinin düşmesi) ve insan eylemleri (orman tahribi, kirli gazların salınımı, vs.) sonucunda doğal alanlarda meydana gelen çevresel değişimler yüzünden zarara uğradı.
Çevre ve Ekoloji Arasındaki Belirsizlik Nasıl Kalkar?
Az önce gördüğünüz gibi bu iki kavram çok farklı olsalar da, ortada yine de bir kafa karışıklığı var. Bu karışıklık, özellikle ekoloji kavramının politik bağlamda kullanılmasından da kaynaklanıyor. Pratikte, ekoloji kavramının normalleştirilmesi, bu kavramı aslında kullanılması gereken ekolojizm kavramından daha popüler hale gelmesini sağladı.
Öte yandan, belirsizlik kalmaması için, çevre ve ekoloji kavramlarının aynı anlama gelmediğini belirtmekte fayda var. Ekoloji canlı organizmalar ve doğal ortam arasındaki etkileşimi inceleyen bilim dalını kastederken, çevre insanların etkileşime girdiği ve eylemlerinin gerçek bir etkisi olduğu doğal ortamı kasteder.
Sürdürülebilir Kalkınmaya Odaklanmak
Doğal kaynakların tükenmesi ve doğal yaşam alanlarının bozulmasıyla karşı karşıya olduğumuzdan, ekolojik geçişi başlatmak bizim için kaçınılmaz oldu. Aslında, çevre sorunları ekonomik sorunların önüne geçti.
Bu durumda somut ve hızlı bir cevap vermek kaçınılmaz oldu. Yeşil bir büyüme için döngüsel ekonomi kurmak bu konuda atılabilecek adımlardan biri.
Bu yüzden, sürdürülebilir kalkınmayı yeni bir örgütlenme modeli olarak entegre etmek bu sürecin büyük bir kısmı.
Sürdürülebilir Kalkınmanın Tanımı
Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Dünya Komisyonu sürdürülebilir kalkınmayı “gelecek jenerasyonların kendi ihtiyaçlarını karşılama yetisine ödün verdirmeden şu anki jenerasyonun kendi ihtiyaçlarını karşılayabileceği bir kalkınma yolu” olarak tanımlıyor. Bu şekilde, sürdürülebilir kalkınma sosyal, ekonomik ve çevresel açılarda üç sütun üstünde bir halk organizasyonu modeli önerir. Bu farklı sütunlar, halkın tamamını daha sürdürülebilir yapacak kalkınma faaliyetlerini destekleyecek şekilde anlaşılmalıdır.
Sürdürülebilir kalkınma neden gereklidir?
1800'de Dünya'da 900 milyon insan yaşarken, bugün gezegende 7,8 milyar insan yaşıyor. Sınırlı kaynaklarla karşı karşıya kaldığımızda, modelimizi içinde yaşadığımız ekosistemi tehlikeye atmadan herkesin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde uyarlamak esastır.
Bugünden itibaren herkesin kaynaklara erişimini kolaylaştırmak amacıyla biyo çeşitliliği tehdit etmeden faaliyetlerimizi yeniden düşünmek ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek esastır.
Bunun için sürdürülebilir kalkınma gerekiyor. Atık yönetimi, doğanın korunması, enerji tüketimi, küresel ısınma, yenilenebilir enerjilerin kullanımı, çevrenin korunması ve insanın gelişimi için gerekli olan konulardır.
Çevreyi korumak için ekoloji: Modeli değiştirmek
İnsan faaliyetlerinin çevresel etkileri ile karşı karşıya kalındığında, artık çevre için harekete geçmek gerekiyor. 19. ve 20. yüzyıllarda sanayi devrimi ve tüketim toplumunun ortaya çıkışına odaklanılırken, modeli değiştirmenin zamanı geldi.
Kâr arayışı, çevreyi bozma pahasına olmamalıdır. Çevre sorunlarına daha saygılı bir toplum inşa etmek ve kaynakların daha iyi yönetimini (içme suyu yönetimi, ürün yaşam döngüsü, atık arıtma ve geri dönüşüm vb.) teşvik etmek esastır.
Tehditleri belirlemek…
Tüketim kalıplarımızı değiştirmek için neyin çalışmadığını ve hangilerinin çevremiz için tehdit oluşturduğunu anlamak önemlidir. Çevremizi tehdit eden başlıca üç temel şey vardır:
• Kirlilik,
• Sağlıksızlık,
• İklim değişikliği.
Bu tehditler, doğal ortamımızdaki baskın insan faaliyetinin sonucudur.
Kirlilik, ister sağlıksızlık ister iklim değişikliği ile ilgili olsun; çalışma şeklimizin merkezindeki sorunları belirlemek, somut, etkili, ancak her şeyden önce sürdürülebilir çözümler tanımlamayı mümkün kılmalıdır.
… yaşam tarzlarımızı ve tüketimimizi uyarlamak için
İnsan faaliyetinin çevre üzerindeki etkisini sınırlamak için (hava kirliliği, su kalitesinin bozulması vb.), çözümler var. Bu nedenle, iklim değişikliğine karşı mücadele çevresel zorlukların beraberinde gelir. Çevremizin korunması her şeyden önce farkındalıktan geçer.
Bu farkındalığın eğitimle desteklenmesi gerekir. Gıda atıklarıyla mücadele etmek, artık çalışmayan ürünleri geri dönüştürmek, atıkları ayırmak ve azaltmak, çevremizin korunmasını destekleyen eylemlerdir.
Ancak bu kolektif farkındalık sadece bireysel ölçekte gerçekleşmemelidir. Bu dünyadaki aktörlerin hem ekonomik büyümeye hem de her şeyden önce çevreye çok daha saygılı süreçlerin harekete geçirilmesine olanak sağlayan çözümler geliştirmesi ve bunlara yatırım yapması önemlidir. Bu hareket, acil ve mantıklı bir çevre politikası yoluyla ekolojik sorunlara somut bir yanıt sağlamak için şart olmasa da gereklidir.
1 note
·
View note
Text
Toprağı korursan yaşamı da biyolojik çeşitliliği de korursun
Toprağı korursan yaşamı da biyolojik çeşitliliği de korursun
Erozyonla Mücadele Haftası’nda TEMA Vakfı, erozyon kaynaklı toprak bozulumunun biyolojik çeşitliliğe olan etkisine dikkat çekiyor. Vakıf, hafta boyunca tüm Türkiye’de toprak ve biyolojik çeşitlilik temalı eğitim ve etkinlikler düzenleyecek. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, sunduğu birçok ekosistem hizmetinin yanında, toprağın biyolojik çeşitliliğin dörtte birine ev sahipliği…
View On WordPress
0 notes
Text
Toprağı korursan yaşamı da biyolojik çeşitliliği de korursun
Toprağı korursan yaşamı da biyolojik çeşitliliği de korursun
Erozyonla Mücadele Haftası’nda TEMA Vakfı, erozyon kaynaklı toprak bozulumunun biyolojik çeşitliliğe olan etkisine dikkat çekiyor. Vakıf, hafta boyunca tüm Türkiye’de toprak ve biyolojik çeşitlilik temalı eğitim ve etkinlikler düzenleyecek. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, sunduğu birçok ekosistem hizmetinin yanında, toprağın biyolojik çeşitliliğin dörtte birine ev sahipliği…
View On WordPress
0 notes
Text
Bitkiler kendi besinini üretebilir mi?
Bitkiler kendi besinini üretebilir mi?
#BitkiAdaptasyonu, #BitkiAnatomisi, #BitkiBesinMaddeleri, #BitkiBeslenmesi, #BitkiBiyokimyası, #BitkiBiyolojisi, #BitkiÇeşitliliği, #BitkiÇevresi, #BitkiCoğrafyası, #BitkiDokuları, #BitkiEkolojisi, #BitkiEnerjiÜretimi, #BitkiEvrimi, #BitkiFizyolojisi, #BitkiGelişimi, #BitkiHücreleri, #BitkiKoruma, #BitkiMetabolizması, #BitkiMühendisliği, #BitkiSağlığı, #BitkiTürleri, #BitkiVerimliliği, #BitkiYaşamı, #BitkiYetiştiriciliği, #Bitkiler, #BiyolojikSüreçler, #ÇevreselFaktörler, #DoğalYaşam, #Ekosistem, #Fotosentez, #GüneşEnerjisi, #IklimDeğişikliği, #KarbonDöngüsü, #Klorofil, #Tabiat, #Tarım, #TarımsalTeknoloji https://is.gd/oR2j0b https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/bitkiler-kendi-besinini-uretebilir-mi/
Bitkiler kendi besinini üretebilir mi? Bitkiler, fotosentez adı verilen biyokimyasal bir süreç sayesinde kendi besinlerini üretebilirler. Fotosentez, bitkilerin güneş ışığını, karbondioksiti ve suyu kullanarak organik bileşikler üretmesini sağlayan temel bir metabolik olaydır. Bu süreç, bitkilerin hayatta kalması ve büyümesi için temel bir gerekliliktir.
Fotosentez, bitkilerin yapraklarında bulunan kloroplast adı verilen hücresel organellerde gerçekleşir. Kloroplastlar, bitkilere yeşil rengini veren klorofil pigmentini içerir. Güneş ışığı klorofil tarafından emilir ve bu enerjiyi kimyasal enerjiye dönüştürmek için kullanılır. Karbondioksit atmosferden veya suyun parçalanmasıyla elde edilen karbonhidratlar bitki tarafından fotosentez reaksiyonunda kullanılır.
Fotosentez, bitkiler için yaşamsal bir süreçtir çünkü bu süreç sayesinde bitkiler, oksijen üretir ve organik bileşikler sentezlerler. Oksijen, bitkilerin yaşamı için gerekli olan solunum sürecinin bir parçasıdır. Ayrıca, bitkiler fotosentez yoluyla glikoz gibi karbonhidratlar üretirler, bu da bitkilerin enerji kaynağıdır ve hücresel işlevlerin gerçekleştirilmesi için kullanılır.
Bitkiler, fotosentez yoluyla kendi besinlerini üretirken, aynı zamanda topraktan su ve mineralleri kökleri aracılığıyla alırlar. Bu su ve mineraller, bitkilerin büyümesi ve metabolik işlevlerinin sürdürülmesi için gerekli olan besin maddelerini sağlar.
Ancak, bazı durumlarda bitkilerin fotosentez yoluyla ürettikleri besin miktarı, ihtiyaç duydukları miktarı karşılamayabilir. Özellikle zorlu çevresel koşullar altında veya yetersiz ışık, su veya besin maddeleri gibi faktörlerin etkisi altında, bitkilerin büyüme ve gelişmeleri olumsuz yönde etkilenebilir.
Fotosentez süreci, bitkilerin yaşamlarını sürdürebilmeleri için kritik bir öneme sahiptir. Bu süreç, bitkilerin kendilerini beslemelerini sağlamanın yanı sıra, ekosistemlerdeki diğer organizmaların beslenme zincirine de katkıda bulunur. Bitkilerin ürettiği organik bileşikler, diğer canlılar tarafından besin olarak kullanılır ve ekosistemdeki enerji döngüsünün devamlılığını sağlar.
Fotosentez, bitkilerin evrimsel olarak gelişmiş bir özelliğidir ve bitkilerin çeşitli ortamlarda yaşama yeteneklerini sağlayan önemli bir adaptasyon mekanizmasıdır. Bitkiler, fotosentez sayesinde güneş enerjisini kullanarak kendi besinlerini üretebilirler, bu da onların bağımsız yaşamalarını sağlar.
Özellikle tarım alanında, fotosentez sürecinin anlaşılması ve optimize edilmesi, bitki verimliliğini artırmak için önemlidir. Tarım endüstrisinde, bitkilerin fotosentez kapasitesini artırmak için gübreleme, sulama, ışıklandırma ve genetik mühendislik gibi yöntemler kullanılarak bitkisel verimliliği artırmak amaçlanmaktadır.
Bununla birlikte, çevresel faktörlerin fotosentez üzerindeki etkisi göz önünde bulundurulmalıdır. İklim değişikliği, hava kirliliği, habitat kaybı ve toprak erozyonu gibi faktörler, bitkilerin fotosentez kapasitesini olumsuz yönde etkileyebilir ve bitki türlerinin dağılımını ve popülasyonlarını değiştirebilir. Bitkilerin fotosentez yoluyla kendi besinlerini üretebilme yetenekleri, doğadaki yaşamın sürdürülebilirliği için temel bir öneme sahiptir. Bu süreç, bitkilerin büyümesi ve gelişmesi için gerekli olan enerjiyi sağlar ve ekosistemlerdeki diğer organizmaların yaşamını destekler.
Ancak, çevresel değişikliklerin etkisiyle, fotosentez süreci üzerindeki baskılar artabilir ve bu da doğal dengenin bozulmasına neden olabilir. Bu nedenle, bitkilerin fotosentez sürecini korumak ve desteklemek, doğal çevrenin ve insanlığın geleceği için önemlidir. Bitkiler fotosentez süreciyle kendi besinlerini üretebilirler. Bu süreç, bitkilerin hayatta kalması ve ekosistemlerdeki diğer organizmalar için önemli bir kaynak olan oksijenin üretilmesini sağlar. Ancak, fotosentezin etkinliği çeşitli faktörlere bağlıdır ve bitkilerin sağlıklı büyüme ve gelişme için uygun çevresel koşullara ihtiyaçları vardır.
#bitki adaptasyonu#bitki anatomisi#bitki besin maddeleri#bitki beslenmesi#bitki biyokimyası#Bitki Biyolojisi#bitki çeşitliliği#bitki çevresi#bitki coğrafyası#bitki dokuları#Bitki ekolojisi#bitki enerji üretimi#bitki evrimi#bitki fizyolojisi#bitki gelişimi#bitki hücreleri#Bitki koruma#bitki metabolizması#bitki mühendisliği#Bitki Sağlığı#bitki türleri#bitki verimliliği#bitki yaşamı#bitki yetiştiriciliği#bitkiler#biyolojik süreçler#çevresel faktörler#doğal yaşam#ekosistem#fotosentez
0 notes
Text
Toprağı korursan yaşamı da biyolojik çeşitliliği de korursun
Toprağı korursan yaşamı da biyolojik çeşitliliği de korursun
Erozyonla Mücadele Haftası’nda TEMA Vakfı, erozyon kaynaklı toprak bozulumunun biyolojik çeşitliliğe olan etkisine dikkat çekiyor. Vakıf, hafta boyunca tüm Türkiye’de toprak ve biyolojik çeşitlilik temalı eğitim ve etkinlikler düzenleyecek. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, sunduğu birçok ekosistem hizmetinin yanında, toprağın biyolojik çeşitliliğin dörtte birine ev sahipliği…
View On WordPress
0 notes
Text
Toprağı korursan yaşamı da biyolojik çeşitliliği de korursun
Toprağı korursan yaşamı da biyolojik çeşitliliği de korursun
Erozyonla Mücadele Haftası’nda TEMA Vakfı, erozyon kaynaklı toprak bozulumunun biyolojik çeşitliliğe olan etkisine dikkat çekiyor. Vakıf, hafta boyunca tüm Türkiye’de toprak ve biyolojik çeşitlilik temalı eğitim ve etkinlikler düzenleyecek. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, sunduğu birçok ekosistem hizmetinin yanında, toprağın biyolojik çeşitliliğin dörtte birine ev sahipliği…
View On WordPress
0 notes
Text
Toprağı korursan yaşamı da biyolojik çeşitliliği de korursun
Toprağı korursan yaşamı da biyolojik çeşitliliği de korursun
Erozyonla Mücadele Haftası’nda TEMA Vakfı, erozyon kaynaklı toprak bozulumunun biyolojik çeşitliliğe olan etkisine dikkat çekiyor. Vakıf, hafta boyunca tüm Türkiye’de toprak ve biyolojik çeşitlilik temalı eğitim ve etkinlikler düzenleyecek. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, sunduğu birçok ekosistem hizmetinin yanında, toprağın biyolojik çeşitliliğin dörtte birine ev sahipliği…
View On WordPress
0 notes
Text
Toprağı korursan yaşamı da biyolojik çeşitliliği de korursun
Toprağı korursan yaşamı da biyolojik çeşitliliği de korursun
Erozyonla Mücadele Haftası’nda TEMA Vakfı, erozyon kaynaklı toprak bozulumunun biyolojik çeşitliliğe olan etkisine dikkat çekiyor. Vakıf, hafta boyunca tüm Türkiye’de toprak ve biyolojik çeşitlilik temalı eğitim ve etkinlikler düzenleyecek. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, sunduğu birçok ekosistem hizmetinin yanında, toprağın biyolojik çeşitliliğin dörtte birine ev sahipliği…
View On WordPress
0 notes